7 Ağustos 2020 Cuma

35. Cumali FEMEN' e Karşı! - 2

 
‘İkizlere Takke Fabrikası!’
 

    Cumali, beklemekten sıkılınca kızlara sataştı:
    "Kızlarrr!"
Sözcü:
   "Yine ne var ulan?"
Cumali:
   "Erkeklerin hâkimiyeti altındaki bu dünyada..."
Sözcü:
   "Evet?"
Cumali:
   "...Kadınların köleleştirilmesine..."
Sözcü:
   "Evet?"
Ö harfli kız:
   "Çok güzel konuşuyor!"
Cumali:
   "...Ve devletin bu baskıcı tutumuna karşı..."
Sözcü:
   "Âşık oluyorum galiba! Evet?"
Cumali:
   "...Sevişerek karşı koyabiliriz!"
Sözcü:
   "Nee?"
Cumali:
   "Ne diyorsunuz?"
Sözcü:
   "Adam sandım ulan seni!"
Z harfli kız:
   "Erkek işte!"
G harfli kız:
   "Güzel başlayıp, sonunu yine yatağa bağladı!" Sözcü, hayâl kırıklığına uğramıştı.
   "Seninle çok mutlu olabilirdik!" Gözyaşlarını silmeye çalıştı.
K harfli kız:
   "Ayy, kıyamam. Gel buraya!" Kızlar, Sözcü' yü teselli ediyordu. 
Ramazan:
   "Kızlar!"
L harfli kız:
   "Ya susar mısın?"
Ü Harfli kız:
   "Görmüyor musun? Kız ağlıyor şu anda!"
Cumali:
   "Kızlarrr!"
Sözcü:
   "Bana bakın! Eğer bir daha; slogan atarken sözümüzü keserseniz, çüklerinizi koparırım sizin. Anlaşıldı mı?”
Settâr:
   "Oo! Tuttuğunu koparan bir kız! En sevdiğim."

   Bir saatlik bekleyişin ardından, ekip otolarının sirenleri duyuldu! 
Cumali:
   "Geldiler! Uyanın arkadaşlar müdahale için geliyorlar!" Çocuklar, beklemekten yorgun düşüp uyuyakalmıştı. FEMEN kızlarının durumu da pek farklı değildi. Buldukları yere kıvrılmışlardı.
Sözcü:
   "Kalkın kızlar! Eylem zamanı. Çabuk sıraya geçin!"
   Ekip otoları ve TOMA, fabrikanın karşısına park etti! Polisler, araçlardan inip beklemeye başladı.
Sözcü:
   "Kızlar soyunun! Sütyene haayırr... Sütyene haayırr!"
Cumali:
   "Hadi gençler! Biz de bağıralım! Fabrikamıızıı geri veeerin... Fabrikamıızıı geri veeerin!" 
Settâr:
   "Bu ne biçim slogan oğlum! Başı belli değil, kıçı belli değil!"
Amir:
   "Bunlar ne ara çoğaldı böyle?" İki gruba birden ne yapacağını şaşırmıştı. 
Polis:
   "Amirim, kapıdakiler zincirlerine kilit vurmuş!"
   "Çekip çıkaramaz mıyız?"
   "Fabrika kilitlerinden amirim. Usta lâzım!"
   "Fabrika kapalı; çilingir çağıralım!"
   "Emredersiniz!" Polis, cebinden çıkardığı telefonla çilingirin numarasını çevirdi.

   Bir müddet sonra, yaklaşan motor sesi duyuldu. Çilingir; motoruyla, amirin yanında durdu.
   "Selamın aleyküm!" Takım çantasıyla motorundan indi.
   "Aleyküm selam! Neredesin sen, bir gelemedin?"
   "Kusura bakma amirim! AVM' den çağırdılar!"
   "Hâyırdır, indirim mi vardı?"
   "Gençler, yürüyen merdivende mahsur kalmışlar. Güvenlik kilidini açmamı istediler!"
   "Mahsur mu kalmışlar! Yürümelerini söyleseydin ya?"
   "Söyleseydim, para alamazdım!"
   "Çakalsın haa! Hadi hâllet şu işimizi."

   Çilingirin gelmesiyle ekipler, eylemcilere müdahaleye başladı. Öncelik, zincirli gruptaydı! 
Çilingir:
   "Şu kilitlere bir bakalım, ne yapabiliriz?"
Settâr:
   "Bizi susturamazsınız! Özgürlük mücadelemizi engelleyemezsiniz!" 
Polis:
   "Sus be!"
Settâr:
   "..."
Amir:
   "Ne fabrikası olduğunu biliyor musunuz, oğlum?"
Cumali:
   "Takke fabrikası!"
Amir:
   "Nah, takke fabrikası!"
Cumali:
   "Değil mi?"
Çilingir:
   "Yine 'neyi savunduğunu' bilmeyen gençler!"

   O esnada, çatıdan sarkıtılan 'SATILIK' yazısının ipi koptu. Pankart aşağı düştü. Üyeler, sesin geldiği yöne baktı.
    Fabrikanın asıl adının 'İKİZLERE TAKKE FABRİKASI' olduğunu gördüler. 
Cumali:
   "Hadi be!"
Settâr:
   "Ulan, ben de diyorum bu FEMEN niye eylem yapıyor!"

   Pankartın düşmesiyle FEMEN kızları, sütyenlerini mendil yapıp halaya durdu. 
Settâr:
   "Bu hangi yörenin oyunu!"
Cumali:
   "Amsterdam folklor ekibi!"
Settâr:
   "Seni de buraya kadar yorduk Cumali. Hakkını helâl et!"
Cumali:
   "Ne demek kardeşim, helâl olsun. Canım sıkılıyordu zaten. Bana da bir değişiklik oldu!" 

   Yaklaşan siren sesleri duyuldu. Takviye ekip, arkadaşlarına yardıma gelmişti.
   Kadın polisler araçlardan indi. FEMEN kızları için özellikle gelmişlerdi. 
   "Hepsini alın arkadaşlar!"
   "Emredersiniz amirim!"
   Kadın polisler, ellerindeki battaniyelerle FEMEN kızlarına koştu. Üzerlerine, battaniyeler atıp güzelce sardılar. Sözcü:
   "Bırakın! Bizi engelleyemezsiniz!" Kızların bağrışmalarına rağmen, araçlara bindirip götürdüler.
   
    Kilitler açıldı, zincirler çözüldü!
   "Haydi! Yürüyün karakola!"
Settâr:
   "Kurban olayım amirim! Bu bacılardan sonra; attığımız her adım günâh! Yürütme bizi!"
   "Ne yapalım oğlum?"
Polis:
   "Kucaklayalım amirim! Vatandaş, zor durumda kalmasın. Araçlarla gideceğiz zaten."
   "İyi madem! Herkes birer tane kucaklasın, gidiyoruz!"
Settâr:
   "Ooh! Allah razı olsun. Cennetliksin vallahi!"
   "Cümlemizin!" Polis memuru, Settâr' ı kucakladı.
Settâr:
   "Eksik olma babam!"
Polis:
   "Ne demek yeğenim! Biz sizler için varız."
   Cumali, ekip otosuyla evine bırakıldı! Araçtan indi:
   "Sağ olun! Fevzi Komiser’ ime selamlar!" Polisler, devriyelerine devam etti.
   Cumali için bir gün daha bitmişti.
 
----------------------------------------

Sonraki Bölüm!

36.
'Bahar Şenlikleri!'


Yasin Numan Yılmaz



34. Cumali FEMEN' e Karşı!

 
‘Ö-Z-G-Ü-R-L-Ü-K!’
 

    Gençler, asılı bir şekilde bekleşiyordu!
    Sohbet ederek zaman geçiriyorlardı. Ara sokaktan, bir grup kızın geldiğini gördüler.
Mevlüt:
   "Buraya mı geliyorlar?"
Berat:
   "Burayı, başka kim biliyordu ki?"
Cumali:
   "Destekçilerimiz artıyor arkadaşlar!"

   'Yedi kız' demir kapının önüne dizildi! Elindeki kâğıtlara bakılırsa; kızıl saçlı kız, grubun sözcüsüydü. Sözcü:
   "Evet arkadaşlar, ses veriyorum!"
Kızlar:
   "Hazırız!"
Sözcü:
   "Sütyene hayırr! Sütyene hayırr!" 
Settâr araya girdi:
   "Sütyen mi? Yanlış geldiniz herhâlde bacılar!"
Sözcü:
   "Hayırr, yanlış gelmedikkk! Tam da, olmamız gereken yerdeyizz! Soyunun kızlar!" 
    
    Sözcünün direktifiyle altı kız, üzerlerindekini çıkardı! Kızlar, vücutlarına kırmızı boyayla bir şeyler yazmıştı!
Cumali:
   "Z, R, Ü, Ö, L, Ü!" Harfler karışıktı.
Sözcü:
   "Düzgün sıraya girin zilliler!" Kızlar, olmaları gereken yerlerine geçti. 
Cumali:
   "ÖZÜRLÜ!"
   Daha anlamlı bir kelime olmuştu. Ama istedikleri şey bu değildi. 
Sözcü:
   "G nerede? K nerede?" 

    İki kız daha, ara sokaktan koşarak geliyordu! 
G harfli kız:
   "Çok özür dileriz!"
Sözcü:
   "Neredesiniz kaltaklar?"
K harfli kız:
   "Yanlış durakta inmişiz!"
Sözcü:
   "Hadi, soyunup yerinize geçin!" G ve K' de arkadaşlarına dâhil oldu. 
Cumali:
   "GÖZLÜK!"
Sözcü:
   "Ne? Bak ya!" 

    Sıradan çıkan Ü ve R harfli kızlar, yakışıklı işçilerin ilgilerine kayıtsız kalamamıştı. Birbirlerine numaralarını veriyorlardı.
Sözcü:
   "Heyy! Ü harfli orospuu!"
Ü harfli kız:
   "Efendim abla?"
Sözcü:
   "Yanındaki 'R' kaşarını da al gel çabuk!"
R harfli kız:
   "Geliyoruz!"
   Ü ve R' nin gelişiyle tekrar sıraya girdiler. Sözcü, Cumali' ye döndü:
   "Oku bakalım!"
Cumali:
   "ÖZGÜRLÜK! Hah, şimdi oldu."
   Ö ve Ü harflerinin noktalarını, kırmızıya boyadıkları göğüslerine denk getirmişlerdi. 
Sözcü:
   "Evet kızlar! Ses veriyorum; son ki, üç, dört!"
Kızlar:
   "Sütyene karşıyızz! Memelere özgürlükk! Memeler ölmesinn! Sen de bir meme tutt!"
  
   Cumali, kızları tanımıştı!
   Sloganlara ve isyanlarını ifade etme şekillerine bakılırsa bunlar: FEMEN kızlarıydı!

Settâr:
   "Elinizde hiçbir malzeme yok! Müdahale ederlerse, nasıl karşı koyacaksınız?" 
Sözcü:
   "Bizim silahlarımız 'çıplak göğüsler' imizdir!"
Mevlüt:
   "Ben de bu silahlardan istiyorum!"
Bayram:
   "Ben de!"
Ö harfli kız:
   "Bedenim, benimdir! İstediğim gibi kullanırım!"
Kızlar:
   "Beedeenim beenimdir! Beedeenim beenimdir!"
Ramazan:
   "Dediklerinizi anlamıyoruz. Ama isterseniz 'ev arkadaşı' olabiliriz!" 
Z harfli kız:
   "Slogan atarken araya girip durmayın!"
Settâr:
   "Ne pis bir yermiş bu fabrika ya. Allah bin belâsını versin!"
Miraç:
   "Size kurban olurum ya! Eylem dediğin böyle olur. Azıcık feyz al Cumali!" 
Cumali:
   "Ne varmış? Biz de eylem yapıyoruz!"
Kadir:
   "Eylemmiş! Bekçi iti gibi bağladın bizi buraya. Kimse de gelip geçmiyor zaten!" 
Settâr:
   "Tamam sakin olun! Birliğe, beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu dakikalarda gerginlik yaratmayın!"

G harfli kız:
   "Abla, gazeteciler ne zaman gelecek?"
Sözcü:
   "Bilmiyorum! Başka bir habere gittilerse, gelmezler!"
L harfli kız:
   "Abla, giyinelim bari! Hasta olacağız."
R harfli kız:
   "Hem baksanıza, oğlanlar da bir tuhaf oldu!"
K harfli kız:
   "Dalga geçmeyin! Daha önce meme görmemiş olabilirler!"
Ü harfli kız:
   "Allah, kimseyi yoklukla terbiye etmesin!"
Sözcü:
   "Âmin! İyi o zaman giyinin. Biraz slogan çalışalım. Aranızda detone olanlar var!"
   
    Kızlar, üstlerini giydi. Ellerindeki kâğıtlara çalışmaya başladılar.

-----------------------------------

Sonraki Bölüm!

35.
'Cumali FEMEN' e Karşı! - 2'


Yasin Numan Yılmaz
 
 

33. Muhafazakârlar!

 
‘Zincir… Kapı!’
 

    Muhafazakâr grup, çevreyi kolluyordu!
Settâr:
    "Evet Cumali, durum bu. Nasıl bir şey yapalım, bir akıl ver?" 

    Cumali; az, çok ortamı tanıdı. Şartları gördü. Ateşli, eyleme hazır bir grup... Emir bekleyen güvenlik güçleri... Tavrı belli olmayan işçiler... 
Kapıcı:
   "Uzaklaşın kapının önünden! Kalabalık yapmayın."
Bayram:
   "Yemedik ya kapını!"
Kapıcı:
   "Ters cevap verme ulan!"
Berat:
   "Tamam birader yok bir şey! Gücünü eyleme sakla Bayram!"

    Cumali, kapıcı ile aralarında geçen 'kapı' muhabbetine takıldı. 'Bu bir işaret olmalı' diye düşündü.
   "Kapı... Kapı... Kapı!"
   Yol kenarında gördüğü 'zincir yığını' aklına geldi.
   "Zincir... Zincir... Zincir!" İkisini kafasında birleştirdi:
   "Zincir, kapı... Zincir, kapı!"
Settâr:
   "İyi misin Cumali?" Cumali, her şeyi düşünmüştü. Fakat diğerlerine anlatmak zaman kaybı olurdu.
   "Tamam! Her şeyi planladım, gelin benimle!" Settâr, arkadaşlarına döndü:
   "Bugün tarihe geçeceğiz arkadaşlar!"

   Geldikleri yolu tekrar yürüdüler!
   Cumali, zincirlerin önünde durdu. Elleriyle, ağırlıklarını kont-rol etti: 
    "Taşıyabileceğiniz kadar zincir alın!"
   Üyeler, sorgulamadan denileni yaptı. Alabildikleri kadarını, kollarına doladılar. Tek sıra hâlinde geri döndüler.
   Kısa süre içinde birbirlerini kapıya zincirlediler!
   Kolay çözülmemesi için de; hurdalığa atılan kilitleri kullandılar. Sona kalan Cumali' yi ise iki işçi, kapının boş kalan yerine 'çapraz' bir şekilde yerleştirdi. 
Settâr:
   "Bir faydasının olacağına emin misin Cumali?" 
Cumali:
   "Normalde 'zincirlerimizden kurtulmalıyız' diye bağırmamız lâzım! Ama imkânlar dâhilinde işimiz şansa kaldı." 
Kadir:
   "Nasıl şansa kaldı?"
   "Yani; 'bir zararları yok' deyip bırakıp gidebilirler de!"
Mevlüt:
   "Yapma ya!"
   "Merak etmeyin! Bugün buradan birileri zaferle ayrılacak."
Üyeler:
   "Allah-u Ekberrr!"

   Fabrikanın genel müdürü, kapıda göründü!
   Şoförünün, kapısını açmasıyla aracına bindi. Araç, dış kapıya geldi. Korna sesiyle, kapıcı otomata bastı. Demir kapının iki büyük kanadı, ortadan ikiye ayrıldı. Genel müdür çıkınca kanatlar tekrar bir-leşti. 'Zincirli üyeler' Cumali' ye çatık kaşlarla baktı. Bir açıklama bekliyorlardı. 
Cumali:
   "Ne? Daha yeni başladık, bekleyin."

   Telsiz cızırtıları duyuldu!
   "3309! 3309!"
Amir:
   "3309 dinlemede?"
   "Bulunduğunuz mevkide, kaçak yapıların yıkımı yapılmakta! Takviye destek isteniyor, tamamm!"
   "Birazdan eylem yapılacak! Müdahale için bekliyoruz, tamamm!"
   "Durum acil, 3309! Mahalle sakinleri, damlardan 'yaş sırası-na' göre atlıyormuş. Sakatlanmayanlar bir daha deniyormuş, tamamm!"
   "Anlaşıldı merkez! İntikal ediyoruz, tamamm!"
   "Tamam, tamamm!"
   Amir, yerinden kalktı. "Toplanın çocuklar, gidiyoruz!"
Polisler:
   "Emredersiniz amirim!" Muhafazakârlara seslendi:
   "Gençler! Bizim işimiz çıktı. Biz gelene kadar uslu durun!"
Cumali:
   "Tabi amirim! Zaten sizsiz zevki çıkmaz. Tat vermez yani."
Settâr:
   "Biz buradayız! Size kolay gelsin."
   "Hadi Allah' a emanet olun!" Polisler, ekip otolarına binip uzaklaştı.

--------------------------------------

Sonraki Bölüm!

34.
Cumali FEMEN' e Karşı!

Yasin Numan Yılmaz


32. Takke Fabrikası!

 
‘Belediye havuzu!’
 

    Minibüs, fabrika yoluna girdi!
    Settâr, ara sokağın girişinde misafirini bekliyordu.
Mazlum:
   "Aha, seninki orada!"
Cumali:
   "Bu mu?"
Mazlum:
   "Evet!" Minibüs, sağ yanaşıp durdu.
Cumali:
   "Eyvallah, kolay gelsin!"
Mazlum:
   "Asıl sana kolay gelsin!" Cumali, çantasını alıp indi. Mazlum, Settâr' a baş selamı verip yoluna devam etti.
 
Cumali:
   "Selamın aleyküm! Settâr?"
Settâr:
   "Aleyküm selam! Hoş geldin kardeşim."
   "Neden çağırdın beni, sorun nedir?"
   "Methini duyduk!"
   "Yapıyoruz bir şeyler. Derdimizi anlatacak kadar!"
   "Öyle deme! Epey ses getirdiniz. Bize de bir yardımın dokunsun istiyoruz."
   Cumali, omzundaki çanta ile 'bohçacı teyze' lere benziyordu. O da bunun farkındaydı. Samimi bir ortam olsun diye 'roman' taklidi yaptı. "Orası kolay benim güzel abim! Bakasın çantama. Çok güzel sloganlarım var. Çok şugar gaz maskelerim var. Rengârenk spreylerim var. Hem tişörtünün rengiyle de uyumlu."
   Settâr, eylem çantasına göz attı: "İşimize yarayan şeyler olsun da, sorun değil!"
   "İstersen, iki molotof atayım ortaya; yapayım anarşinin kralını! Ama biraz tuzlu olur söyleyeyim!"
   "Vallahi bilemedim ki; hepsi birbirinden cafcaflı!"
  
   Cumali roman taklidini bırakıp, durumu anlamaya çalıştı.
   "Kararsız bir müşteri! İstersen olayı anlat, doğaçlama bir şeyler yapayım!"
   "Hay yaşa! Karşımızdakiler din düşmanı."
   "Dış mihraklar! En sevdiğim. ABD mi, İsrail mi?"
   "Bilmiyorum! Ama bağlantıları olabilir. İşe de 'takke fabrikası' ndan başlayacaklarmış. Fabrikayı kapatıp işçileri de atacaklarmış."
   "Büyük çaplı bir iş! Fabrikanın önüne gidelim. Orada düşünürüz."
   "Haklısın! Sizin gibi 'yetenekler' in havayı koklaması gerekiyor!" Cumali, Settâr' ın arkasından ara sokakta ilerledi!
   Uçuşan kâğıtlar, boş koliler, paslı demirler, tepeleme yığılmış 'zincir' ler... Ufak bir sanayi mahallesini andırıyordu. Settâr, fabrikanın geçmişi hakkında bilgiler verdi.
 
   Fabrikanın kapısına geldiler!
   Fabrikanın çatısından 'SATILIK' pankartı sarkıtılmıştı. Altına denk gelen duvarda 'TAKKE FABRİKASI' yazıyordu.
   Bir tarafta; sessizce bekleşen polisler ve ekmek kapılarından atılan işçiler. Diğer yanda muhafazakâr grup üyeleri!
   Settâr, arkadaşlarını yanına çağırdı.
   "Tanıştırayım; Kadir, Berat..." İsmi söylenen Cumali ile el sıkışıyordu. Cumali:
   "Memnun oldum!"
Berat:
   "Biz de!"
Settâr:
   "... Mirâç, Mevlüt..."
Mevlüt:
   "Hoş geldin!"
Cumali:
   "Hoş bulduk!"
Settâr:
   "...Ramazan ve Bayram! Arkadaşlar bu da..."
Kadir:
   "Cumali!"
Cumali:
   "Daha önce tanışmış mıydık?"
Berat:
   "Seni tanımayan mı var?"
Ramazan:
   "Kampüste sürekli adın geçiyor!"
Cumali:
   "Eksik olmasınlar."
Settâr:
   "Polisle karşı karşıya geldiniz mi?"
Mevlüt:
   "Bir temas olmadı. Sadece göz hapsindeyiz."
Ramazan:
   "Bir şey bekliyor gibiler!"
Cumali:
   "Müdahale emri olabilir!"
Mirâç:
   "Daha başka bir şey; ama kafamız basmadı!"
  
   Mirâç haklıydı!
   Polisler, amirlerinden gelecek emri bekliyordu. Ama, amirin derdi daha büyüktü! İstedikleri TOMA, daha ortalarda yoktu.
   Amir, hattaki diğer ekiplerin duymaması için telsizi kullanmadı. TOMA şoförünü bizzat aradı. İkinci çalışında telefon açıldı.
Şoför:
   "Emredin amirim!"
   "Neredesiniz oğlum? Adamlar toplandı; atağa kalkacaklar. Siz yoksunuz!"
   "Araçta su yok amirim!"
   "Akşamdan hâlletsenize oğlum şunu! Ya daha acil bir şey olsaydı? Ya ortalığı ateşe verselerdi ne olacaktı, ha?"
   "Haklısınız amirim!"
   "Neredesiniz şimdi?"
   "Belediye havuzundayız amirim. Çocukları çıkardık suyu çekiyoruz!"
   "Acele edin! Burası her an karışabilir."
   "Emredersiniz amirim!" Amir, telefonu kapattı. Şoför tele-fonu cebine koydu:
   "Demesi kolay! Gel, sen yap o zaman."
Havuz Sorumlusu:
   "Daha ne kadar çekeceksiniz memur bey?"
Şoför:
   "Dolana kadar kardeşim!"
   "Yalnız bu su size yetmez!"
   "Ne yapalım birader! Olduğu kadar."
   "Yan sokakta 'damacanacı' var!"
   "Damacanacı! Ee?"
   "Sipariş verelim!"
   "Olmaz! Pahalıya gelir."
   "Kampanya var! İlk kez sipariş verene 'ilk damacana bedava' ymış."
   "Yani?"
   "Burada yirmi kişiyiz. Her birimiz, birer kere sipariş verse işimiz görülür!"
   "Olur mu ki?"
   "Denemesi bedava! Mehmet, buraya gelin!"

-----------------------------------

Sonraki Bölüm!

33.
'Muhafazakârlar!'


Yasin Numan Yılmaz


 
 
 

 


31. Halk Sorgusu!


“Götürün bu ‘başı dik’ herifi!”
 
    Rektörlük bahçesinde 'halk sorgulaması' devam ediyordu!
Bakan:
    "Evet, kıymetli vatandaşlar! Yeni talihlimizi açıklıyorum: Osman Bey! Önlere gelelim lütfen. Safları sıklaştıralım." Danışman, T.C. numarasını girdi.
   "Ekranımıza göre kendisi bir yönetmenmiş! İki bağımsız fil-mi, gösterime girmek için bekliyormuş. Filmler iptal!"
Osman Bey:
   "Ama..."
Bakan:                 
   "Ne oldu, yanlış replik mi söyledim? Yoksa gün ışığını mı kaçırdık?" Rektör:
   "Bakanım yine formunuzdasınız!"
   "Her zaman kardeşim!" Rektöre, bir 'beşlik' çaktı.
Osman Bey:
   "O filmleri..."
Bakan:
   "Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Motorrr!" Alandan kaçmaya yeltenenler oldu. Fakat korumalar hiçbirine geçit vermedi.
Bakan:
   "Farklı festivallerden ödüller alınmış; ödüller iptal! Ve tabi ki; Kültür Bakanlığı' ndan alınan destekler... Sayın vatandaşlar! Bakanlığımızca, verilen desteklerin faiziyle tahsis edileceğinden şüpheniz olmasın!" Osman, yerine geçti.
   Bakan, karşısında bekleşenleri süzdü. İlke, Onay ve Mürşit' i gözüne kestirdi. "Siz, üçünüz!" İlke:
   "Biz mi, zat-ı muhteremleri?"
   "Zat-ı muhteremleri? Vayy! Öne gelin." Masada kimliklerine bakındı. "Biri İlke, biri Onay; öteki de Mürşit!" T.C.' leri sisteme giril-di. "Evet kızlar, üç ayrı yerden burs alıyormuşsunuz. Ev kiralamışsınız. Hepsi iptal! Öğrenci olduğunuz için size okul bakıyordu; sigorta-lar iptal! Üniversite kayıtları da iptal!" 'Boynu bükükler' grubun arkasına geçti.
   Bakan, kimlikleri karıştırırken Halay Başı ile göz göze geldi.
Halay Başı ise görünmemeye çalışıyordu. Bakan:
   "Gördüm seni, sobee! Getirin şunu." İki koruma, koluna girdi. Bakanın karşısına bıraktı. Halay Başı:
   "Beni, bu küçük oyunlarla yıldıramazsınız! Benim başım her zaman diktir." T.C.' si sisteme girildi. Bakan:
   "Başın dik mi? Sistemde sünnetsiz görünüyorsun. Nasıl kaç-tın ulan bu zamana kadar?" Halay Başı:
   "Size hesap vermek zorunda değilim!"
   "Götürün bu 'başı dik' herifi! İyice budasınlar. Belki daha gür çıkar!" Rektör ve bakan, kahkaha attı. Rektör:
   "Hatta; üstü bıraksınlar, yanlardan alsınlar!" Gülerek birbirlerine sarıldılar. Bakan:
   "Güzel şaka rekoo! Sonra da doğru askerlik şubesine; azıcık da sınırda halay çeksin!" Halay Başı, zorla araca bindirildi. Üniversite hastanesine götürüldü. Bakan:
   "Evet sayın protesto sakinleri! Bakan olarak, size son bir iyilik yapıyorum ve hepinizi vatandaşlıktan çıkarıyorum!"
Eylemciler:
   "Nee?"
Rektör:
   "Patron çıldırdı!"
Bakan:
   "Artık, sizi bağlayan bir şey yok; özgürsünüz! Dağılabilirsiniz."
   Grup, olayların şokundaydı!
Bakan:
   "Bugün çok çalıştım!"
Rektör:
   "Buyurun, odama geçelim!"
Bakan:
   "Oğlum toplayın buraları. Dağıtın şunları da!"
Baş Koruma:
   "Hadi arkadaşlar dağılalım, beklemeyelim!"
   Eylemciler, yavaş yavaş dağıldı. Korumalar, işlerini bitirip bakanı takip etti.
 

--------------------------------------

Sonraki Bölüm!

32.
'Takke Fabrikası!'


Yasin Numan Yılmaz


 

 


5 Ağustos 2020 Çarşamba

30. Özgürlük! Özgürlük! Özgürlük!


 
“Burada kral benim_33”
 
   Rektör, misafirini karşılamak için kapıda göründü!
   Bakanın arabası, rektörlük bahçesine girdi. Girişe yanaştı. Korumalar etten duvar oldu. Aracın arka kapısı açıldı.

Eylemciler:
   "Özgürlük! Özgürlük! Özgürlük!"

   Gazeteciler, rektör ve bakanın tokalaşmasını görüntülemeye çalışıyordu.
   "Bakanım bir poz alabilir miyiz?"
   "Tabi!"
   "Evet, bendesiniz bakanım! Bir de şöyle alalım... Bir de bu taraftan... Bir de rektörle el sıkışırken... "
   "Tamam ya! Dağıtın şunları."
   "Emredesiniz bakanım! Hadi arkadaşlar yeter bu kadar. Dağılalım." Korumalar, gazetecileri uzaklaştırdı. 

İlke:
   "Bizi özgür bırakın! Özgür olmak istiyoruz!"
   Bakan, sloganın geldiği yöne baktı. Cumali, gür sesiyle ortalığı inletti: 
   "Bizi bağlayan bir şey olsun istemiyoruz!" Gruptan alkış sesleri yükseldi.

   Tam slogan atmaya hazırlanırken, Cumali' nin telefonu çaldı. Daha rahat konuşabilmek için gruptan ayrıldı. Yemekhaneye doğru yürüdü. Cumali' nin attığı slogan, bakanın dikkatini çekmişti.
   "Demek, sizi bağlayan bir şey olmasın istiyorsunuz?"
Eylemciler:
   "Evett!"
Bakan:
   "Özgür olmak istiyorsunuz!"
   "Evett!"
   "Vatandaşın arzusu bizim için emirdir! Oğlum, çevirin arkadaşları!" 
Baş Koruma:
   "Emredersiniz bakanım! Topla, topla, topla!"
   Korumalar, aldıkları direktifle grubu çembere aldı. Cumali ise kıl payı kurtulmuştu. Bakan, yardımcısına seslendi:
   "Oğlum, bir masa bir de bilgisayar getirin. Vatandaşımızın işini görelim!"
   "Emredersiniz efendim!"
Bakan:
   "Oğlum kimlikleri toplayın!"
Baş Koruma:
   "Emredersiniz bakanım! Evet arkadaşlar çıkarın kimlikleri!"

   Masa getirildi.
   Bakan yardımcısı, bilgisayarı açtı.
Bakan:
   "Wi-fi şifresini söyler misin rektörcüğüm?"
Rektör:
   "Tabi efendim: Burada kral benim_33"
Bakan:
   "Vayy! Helâlsin rekoo!"
   Korumalar, kimlikleri masaya bıraktı. Bakanın iletişim danışmanı, GBT sorgu sistemine giriş yaptı. Bakan, kimliklerin içinden bir tanesini seçti:
   "İlk talihlimizin adı, Zeynep! Öne gel sayın vatandaş!"
   Zeynep, ön sıralara doğru ilerledi.
Bakan:
   "Öğretmenmiş, ayrıca kurs merkezi varmış!"
Korumalar:
   "Oooo!"
   "Diploma ve eğitim lisansı iptal!"
   "Aaaa!"
   "SSK ve pasaport iptal!"
   "Aaaa!"
Zeynep:
   "Bunu yapmaya hakkınız yok!"
Bakan:
   "Özgür olmak istemiyor muydunuz?"
Zeynep:
   "Evet, ama..."
   "Sizi bağlayan bir şeyin olmamasını istemiyor muydunuz?"
Zeynep:
   "Ama, bu..."
   "Biz, size hizmet için buradayız. Vatandaşın dikkatine, hizmet ayağınıza geldi! Zeynep hanımı uğurlayıp yeni talihlimizi seçiyoruz!"
Zeynep, başı eğik hâlde grubun arkasına geçti.

   Bakan, ikinci kimliği gözü kapalı seçti.
   "İkinci talihlimizi açıklıyorum: Özler Bey! Lütfen öne gelin."
   Kimseden ses çıkmadı! Bakan:
   "Özler Bey, T.C.' niz elimizde. Bir yere kaçamazsınız! Sadece, tipinizi merak ediyoruz." Grupta ufak bir kıpırdanma oldu.
   "Yüzünüzü görebileceğimiz bir şekilde öne çıkınız!"
   Özler, çekingen hareketlerle öne geldi. Sisteme T.C. numarası girildi. 
Bakan:
   "Ekranımıza bakıyoruz; kendisi doktormuş! Diploma iptal. Evliymiş, evlilik iptal! İki evi varmış, tapular iptal! İki adet de medikal ihalesi kazanmış; ihaleler de iptal!" Özler, durumu kabullenerek arka sıralara ilerledi.

   Cumali, sessiz bir yere geçip telefonu açtı: 
   "Efendim!"
Settâr:
   "Cumali' yi aramıştım?"
   "Buyurun, benim!"
   "Cumali, ben Settâr! Muhafazakâr Grubu adına arıyorum. Numaranı Ökkeş' ten aldım. Yardımına ihtiyacımız var."
   "Şu anda meşgulüm! Belki sonra."
   "Durum çok acil Cumali! Yetişmen lâzım." Cumali, hayır dediği için kendini suçlu hissetmişti.
   "Geleceğim. Neredesiniz?"
   "Takke fabrikasının önündeyiz. Adresi sana atarım." Telefon kapandı.
   
   Cumali, bakanın olduğu tarafa baktı. Arkadaşlarının, kendisi olmadan da eylemi sürdüreceğinden emindi. Yolun karşına geçip durakta bekledi. Gelen çarşı arabasına bindi. Mazlum' un seferine denk gelmişti. Ücret ödemeyecekti! 
Mazlum:
   "Hâyırdır öğrenci! Bu saatte nereye böyle?"
Cumali:
   "Settâr aradı. Numaramı Ökkeş' ten almış. Yardımıma ihtiyacı varmış. Takke fabrikasına çağırdı."
   "Settâr!"
   "Tanıyor musun?"
   "O da eskilerden! Çok muhafazakârdır. Hatta, göz zinası olur diye derslere gelmiyordu. Çoğu dersten devamsızlıktan kalmıştı. Ama sakin biridir. Şimdiye kadar bir vukuatını duymadım."
   "Sen öyle diyorsan!"
   "Aman gözünü seveyim, belâdan uzak dur. Sağına, soluna dikkat et."
   "Merak etme anacığım. Yabancılarla da konuşmam!"
   "Ben uyarayım da!"
   "Evden eylem çantamı almalıyım!"
   "Neden?"
   "Neyle karşılaşacağım belli değil. Hazırlıklı olmalıyım."
 
---------------------------------------

Sonraki Bölüm!

31.
'Halk Sorgusu!'


Yasin Numan Yılmaz


 


29. Kütahyalı: "Bakan gelip duru!"


“Halaya durduğumuz şu günlerde…”
  
    Fakülteden çıktıklarında, rektörlüğün bahçesindeki kalabalığı gördüler.
Cumali:               
   "Vayy! Bu ne kalabalık!"
Mürşit:
   "Kardeş okullardan geldiler!" Eylemciler, davul ve zurna eşliğinde halay çekiyordu. 
Cumali:
   "Davulcuyu nereden buldunuz?"
İlke:
   "Bunlarsız düğün mü olur oğlum!"
Cumali:
   "Düğün mü?"
Onay:
   "Bizim âlemde bakan demek, düğün demek Cumaliii!" Bir yandan da oynuyordu.
Mürşit:
   "Sesimizi bakandan iyi kimse duyamaz!"
Kütahyalı:
   "Müziği gesin. Halayı bıragın. Konuşma yapilceg!"

   Üniversitenin iyi bir tarafı da; öğrencilerin memleketlerini de yanında getirmeleriydi. Şivesi olsun, yemeği olsun, davranışı olsun, bakış açısı olsun... Dört yıllık eğitim hayatında, Anadolu' yu yöre yöre dolaşabilirsin.
  
    Halay başı, aynı zamanda grup sözcüsüydü. Halayı yarıda kesip konuşma metnini çıkardı. 
Halay Başı:
   "Yoldaşlar!"
Eylemciler:
   "Bravoo!"
Halay Başı:
   "Bugün burada..."
Eylemciler:
   "Çok yaşa başkanımm!"
Halay Başı:
   "Susun ulan!"
Kütahyalı:
   "Sessiz olun leğnn!"
Halay Başı:
   "Yoldaşlar! Bugün burada; kapitalist sistemde yuvalanan, emperyalist akılların yerleşmesini protesto etmek için toplandıkkk!"
Eylemciler:
   "..."
Halay Başı:
   "Burada alkışlamanız gerekiyor!"
Eylemciler:
   "..."
Halay Başı:
   "Neysee! Halaya durduğumuz şu günlerde; önü alınamayan burjuvazinin, komünistlik şeysine dur demek için şey yapmış bulunmaktayızzz!" Kalabalık, anlamsızca birbirine baktı.
Eylemciler:
   "Homur, homur, homur..."
Kütahyalı:
   "Başganım! Yoldaşlağ dedigleğnizi anlameyolağ. Gençleğ homuğdanıp duru!" 
Halay Başı:
   "Hemen halaya duralım! Birlikteliği, tek yumruk olmayı sağlamamız lâzım!" 
Kütahyalı:
   "Davulcu vuğ davula! Zuğnacı, gögle zuğnayı!" Davulcu ve zurnacı ahaliyi coşturmaya başladı. Kalabalık halaya devam etti.

   Kütahyalı, keskin gözleriyle makam aracını bekliyordu.
     Sonunda beklenen araç göründü. Halay Başı' na haber verdi:
    "Abee! Bakan gelip duru!"
    Ortalık karıştı!
    ‘Bakan gelip duru!’ haberi, alana yayıldı. 
Halay Başı:
    "Kalabalıklar mı?"
Kütahyalı:
   "Peşinde koğumalağ ve gastecileğ vağ!"
Halay Başı:
   "Kesin müziği!"
Davulcu:
   "Eeh! Bir karar verin bee! Çalalım mı, keselim mi?"
Halay Başı:
   "Kesin kardeşim! Bakan geldi duymadınız mı?"
   Müzik durdu!
Zurnacı:
   "Vayy! Abi bakan gelmiş!"
Davulcu:
   "Ee?"
Zurnacı:
   "Konservatuar öğrencileri için burs isteyelim, konser için bütçe isteyelim. Bir şeyler yapalım!" Davulcu:
   "Sanatçıyız oğlum biz! Yalvarmak yakışmaz bize!"
   "Başlarım sanatına da sanatçına da! Daha okurken açlıktan ölen ilk müzisyenler biz olacağız!"
   "Sanat, sanat içindir!"
   "Halt etmişsin! Sanat toplum içindir. Şu çocuklar; eylem için bizi çağırmasalar, vallahi ne okuduğumuzu unutacağız!" Tartışarak uzaklaştılar.
 
-------------------------------------

Sonraki Bölüm!

30.
'Özgürlük! Özgürlük! Özgürlük!'


Yasin Numan Yılmaz
 

 


28. Son Sınav!


'Kurt kışı geçirir...'

 

    Vize haftası, bugün bitiyordu!

 

    İki hafta, koşuşturma içinde geçmişti.

    Öğrenci milletinin yaşam programı: 'Sınava çalış, sınava gir, yemek ye, sınava çalış' olmuştu.

 

    Bu süre; kısa vadede 'insan tanıma seansı' gibi bir şeydi!

  Kimin dost, kimin düşman olduğu anlaşılmıştı. Gelecek sezonlarda kiminle devam edileceği, zihinlerin bir yerlerine not edilmişti!

 

    'Kurt kışı geçirir; ama yediği ayazı unutmaz!'

 

    Cumali de bugün son vizesine girecekti!

    Mezun olmaya bir adım daha yaklaşmıştı. Fakat grupların onu rahat bırakmayacağını biliyordu. Final sınavlarına kadar ses getirmeye devam etmeliydi.

 

    Cumali, merdivenleri çıktı!

    Halit Hoca, daha yeni sınıfı açıyordu. Öğrenciler, sınıfa girip yerlerine oturdu. Kâğıtlar dağıtıldı.

 

    Jeolojik Haritalar sınavı!

    Uygulama ağırlıklı bir derstir.

    Yani; üç, beş kelime ezberleyip puan alma çabası burada işlemez.

 

    Cumali, sorulara baktı. Sadece, iki harita vardı. Biri 30, diğeri 70 puan değerindeydi.

 

    İki soruda da ortak şeyler isteniyordu:

    a) Birimlerin doğrultu, eğim yönü, eğim miktarlarını belirleyiniz.

    b) Birimleri yaşlıdan gence doğru dikme kesit üzerinde gösteriniz.

    c) Birimlerin gerçek ve görünür kalınlıklarını belirleyiniz.

    d) A-B doğrultusu boyunca enine kesit çıkarınız.

 

    İlk soru 'üç nokta problemi' ydi ve kolaydı!

    Çözümü ise şöyleydi:

  Eş yükseklik eğrileri çizilmiş haritada, üç nokta A, B ve C noktaları verilir. Bu noktaların yükseklikleri belirlenir. Noktalar birleştirilerek bir üçgen elde edilir.

   Üçgende, en yüksek değer ile en düşük değer arasında orta nokta bulunur. Bulunan bu nokta ile üçgenin üçüncü noktası, bir doğruyla birleştirilir.

    Bu doğruya 'eş yükseklik doğrusu' denir.

  Çizilen doğrunun sağına ve soluna eşit mesafelerde paralel doğrular çizilir. Devamında ise; eş yükseklik doğruları ile eş yükseklik eğrilerinin birleştiği eşit değerdeki noktalar işaretlenir.

Noktalar birleştirilerek, birimlerin sınırları belirlenmiş olur.

  Eğim yönü ve eğim açısı da belirlendiğinde harita tamamlanmış olur. Soruda istenenler artık kolaylıkla cevaplanabilir.

    Cumali '30 puan' ı garantilemişti.


    İkinci soruya çalışmamıştı!

   Daha doğrusu; eylemde 'seslerini duyuracaklar' diye sokağa döküldüğünden derse girememişti!  Kâğıdını teslim etti ve çıktı.

 

    Kapıda, iki kişi koluna girdi.

Cumali: 

    "Ne oluyor kardeşim?"

İlke: 

    "Korktun mu?"

Cumali: 

    "Yoo!"

Onay: 

    "Bırak şimdi!"

Cumali: 

    "Gene ne var?"

Mürşit: 

    "Bugün büyük gün!"

Cumali: 

    "Notlar mı açıklandı! Ama daha yeni girdik sınavlara!"

İlke: 

    "Ne notu be! Bakan geliyor bakan!"

Cumali: 

    "Bakan mı? Bakan demek; eylem demek! Ama ben hazırlık yapmadım!" 

Onay: 

    "Merak etme. Bizimkiler hazırlamış!"


----------------------------------------------


Sonraki Bölüm!


29.

'Kütahyalı: Bakan gelip duru!'



Yasin Numan Yılmaz