‘Spor
arabalı sırt çantası!’
Belgin kapıyı çaldı.
"Cumali! Bebeğim iyi misin?"
"İyiyim! Çıkarım birazdan."
"Çık da alışverişe gidelim. Eksiklerini tamamlayalım tatlım!"
"Ne
alışverişi ya? Şu yaşımda annemle mi çıkacağım çarşıya!"
Sessizlik
oldu!
Bir omuz
darbesiyle Belgin içeri daldı.
"Ne dedin duyamadım?"
"Şey...
Ben... Kem, küm!"
"Ha
şöyle! Anayım ben ana! Sana bakmak görevim. Yürü, düş önüme!"
İlk durakları
'kırtasiye' oldu.
Belgin
rafları; çocuğunu, okula yazdıran anne heyecanıyla geziyordu. Cumali ise,
'suluk' alması için annesiyle kavga eden ufaklığı kesiyordu.
Belgin:
"Çizgili
defter, kareli defter, kalem, kalemtıraş, silgi, kuru boya, pastel boya, cetvel
takımı... Borcumuz nedir?"
Kasiyer
hesabını yapıyordu. Cumali' nin kesiştiği çocuk ise, aldıklarını 'cüzdan' ından
ödedi. Poşetlerini alıp çıktı.
Belgin,
kasiyer kızın geçirdiklerini nasıl taşıyacağını düşündü. Çevresine bakındı.
"Aa! Bak burada ne varmış?"
Cumali, bunu
yapacağına ihtimal vermiyordu. Ama annesi, aldıklarını tek tek 'sırt çantası'
na yerleştirdi: ‘Kırmızı spor araba' lı sırt çantasına!
Kırtasiyeden
çıktılar.
"Eveet!
Bu işi de hâllettik. Şimdi doğruca pazara! Oğluma yeni ciciler alacağız!"
"Ciciler
mi? Anne gitmeyelim! Kocaman adam oldum gitmeyelim!"
"Sokağın
ortasında bağırtma beni! Allah'ıma kitabıma, yere yatırır üzerinde tepinirim.
Emi yavrum! Ah bebeğim, bebeğim! Yürüyün!” Belgin, Cumali' nin elinden tuttu. Salı
pazarına doğru yollandılar. Yalçın:
"Şimdi
okullu olduk. Sınıfları doldurduk. Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın
okulumuzzz!"
Salı Pazarı!
Günlerden... Neyse!
Pazarın
kuralıdır;
İlk tur,
tezgâhları görmek için atılır. Dönüşte toplayarak gelinir.
Bir de; yanınızda
çocuk varsa asla eli bırakılmamalıdır!
Belgin:
"Bugün
de amma kalabalık! Sakın elimi bırakma!"
Doncu Halil:
"Ee? Tezgâha kim bakacak?"
"Sen de
kimsin be adam? Ne işin var burada?"
"Ne
bileyim abla! Tezgâha sütyen diziyordum, tuttun götürdün!"
"Cumali!"
"Buradayım!"
"Neredesin
sen?"
"Tişörtlere
bakıyordum!"
"Sütyen
lâzım mı ablacığım!"
"Yok
kardeşim, kolay gelsin!"
Biraz
gezindikten sonra, bir tezgâhın önünde durdular.
"Ay, ne kadar güzel
şeyler bunlar!" Cumali, annesinin beğendiklerine burun kıvırdı. Yan
tezgâha bakarken kızlarla göz göze geldi. Bakışmalar sürdü.
"Çıkar
bakayım şu şortu!"
Anasının, ani hareketiyle şortu yarıya indi. Donunun
'maviliği' pazara ayrı bir renk katmıştı!
"Anne
ya! Gitti bütün karizmam!"
"Çemkirme
anneye! Allah baba taş eder! Buradayken dene işte. Eve git gel olmasın!"
Ahalinin
gülüşmeleri yüzüne vuruyordu!
Annesinin
verdiği şortları denedi. Diğer müşteri teyzeler etrafını sardı.
"Ay oğlum,
benim oğlan da senin bedende. Şunu da bir desene göreyim!"
Belgin:
"Ne
demek teyzesi, lafı mı olur! Dene bakayım şunu da!"
Memleketteki
son günü de böyle geçmişti.
Hazırlıkları tamamdı. Cumali, üniversiteye dönmek
için saatleri sayıyordu!
----------------------------------------
Sonraki Bölüm!
6.
'Seni Yeneceğim Okuduğum Şehir!'
Yasin Numan Yılmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder